Yapay zekanın yükselişi ile çalışma hayatı yeniden mi şekilleniyor?


Yapay zekanın günlük yaşama girişiyle birlikte iş dünyası derin bir dönüşüm yaşıyor. Özellikle 2022 yılında ChatGPT gibi ileri teknoloji ürünlerinin hayatımıza girmesi, yalnızca yazılım ve teknoloji sektöründe değil, küresel çapta bütün üretim ve hizmet alanlarında büyük bir tartışmanın kapısını araladı. Verimliliği artıran bu araçlar, iş gücü ihtiyacını düşürdüğü için birçok kişi tarafından işsizliğin yeni tetikleyicisi olarak görülüyor. Bu tartışmaların ortasında ABD’li Senatör Bernie Sanders, alışılmışın dışında bir öneriyle gündeme geldi: Yapay zeka sayesinde haftalık çalışma saatleri azaltılabilir, hatta bu sistem 30 saatlik bir çalışma haftasını mümkün kılabilir.

Bernie Sanders’tan İnsan Odaklı Teknoloji Vurgusu


ABD’nin Vermont eyaletini temsil eden Demokrat Senatör Bernie Sanders, yapay zekanın yalnızca sermaye sahiplerini değil, toplumun tüm kesimlerini güçlendirmesi gerektiğini savunuyor. Katıldığı bir podcast yayınında görüşlerini açık bir şekilde dile getiren Sanders, yapay zekanın sağladığı üretim artışının, çalışanların refahı için kullanılmasının mümkün olduğunu vurguladı. Teknolojik ilerlemelerin yalnızca şirketlerin kasasını doldurmaması gerektiğini ifade eden Sanders, işten çıkarılmalar yerine çalışma saatlerinin azaltılmasını önerdi. “Yapay zekâdan kaynaklı üretim artışı herkese fayda sağlamalı,” diyen Sanders, bu gelişmelerin insanların ailelerine ve kişisel gelişimlerine daha fazla zaman ayırabilmelerine olanak tanıyabileceğini belirtti.

Senatör, “Eğer bir fabrikada ya da bir şirkette yapay zeka kullanımı üretkenliği artırıyorsa, çalışanları kapının önüne koymak yerine haftada 32 saat çalışmalarına olanak tanırım” şeklinde konuştu. Ona göre bu dönüşüm, uzun vadede daha sağlıklı, huzurlu ve üretken bir toplumun temelini atabilir.

Gerçekleşmesi Mümkün mü, Yoksa Ütopik Bir Hayal mi?


Sanders’ın bu önerisi ilk bakışta idealist görünebilir; ancak tarihsel bir perspektiften bakıldığında, çok da uzak bir hayal olmadığı ortaya çıkıyor. Günümüzde norm haline gelen 40 saatlik çalışma haftası, ABD’de ancak 1940 yılında yasal hale gelmişti. O dönem, bugünkü gibi işçiler daha kısa çalışma saatleri talebiyle grevler düzenlemişti. Dolayısıyla, Sanders’ın önerisi tarihi döngü içinde değerlendirildiğinde bir tür devamlılık arz ediyor.

Ancak bugün iş dünyasının dinamikleri geçmişten çok daha karmaşık. Yapay zekanın henüz tam anlamıyla güvenilir, hatasız ve önyargılardan arındırılmış bir sistem haline gelmemiş olması, bu dönüşümün önünde önemli bir engel. Özellikle bazı sektörlerde yapay zekanın yanlış kararlar alabilmesi, şirketleri hâlâ insan faktöründen vazgeçemeyecekleri bir düzlemde tutuyor. Buna rağmen, bazı firmaların haftada dört gün çalışma denemeleri yapması ve bu denemelerden olumlu sonuçlar alınması, Sanders’ın çağrısının tamamen ütopik olmadığını gösteriyor.

81 İlde Genç Mucitler Sahneye Çıktı: DENEYAP Proje Şenliği Nefes Kesti
81 İlde Genç Mucitler Sahneye Çıktı: DENEYAP Proje Şenliği Nefes Kesti
İçeriği Görüntüle

Yapay Zekanın Derinleştirdiği Küresel Eşitsizlik


Her ne kadar gelişmiş ülkelerde yapay zeka kaynaklı bir “konfor artışı” beklentisi olsa da, bu durum dünyanın diğer bölgelerinde farklı etkiler yaratıyor. 2024’te yayımlanan bir dijital emek raporuna göre, yapay zekanın gelişimi birçok düşük gelirli ülkede emek sömürüsünü derinleştirmiş durumda. Özellikle Kenya gibi ülkelerde düşük ücretle çalışan insanlar, gelişmiş ülkelerde kullanılan yapay zeka sistemlerini eğitmek için yoğun mesai harcıyor. Bu duruma artık “veri sömürgeciliği” adı veriliyor.

Yani Batı’da haftalık çalışma süresi 30 saate inse bile, bu sistemin sürdürülebilirliği, gelişmekte olan ülkelerdeki ucuz emek gücüne bağlı kalmaya devam ediyor. Bu çelişki, Sanders’ın önerisinin evrensel bir adalet sistemine oturtulması gerektiğini de gözler önüne seriyor. Teknolojinin sağladığı faydaların yalnızca zengin ülkelerdeki çalışanlara yansıması, küresel anlamda daha büyük sosyal dengesizlikler doğurabilir.

İşçilerin Mücadelesi Belirleyici Olacak


Bernie Sanders, bu dönüşümün yalnızca bir iyi niyet çağrısından ibaret olmadığını, işçilerin örgütlü mücadelesiyle mümkün olabileceğini düşünüyor. Ona göre 30 saatlik çalışma haftası, tıpkı 20. yüzyılın başında elde edilen diğer emek hakları gibi, ancak kolektif bir dayanışma ile hayat bulabilir. Sanders, yapay zekanın yalnızca teknoloji patronlarını değil, bütün toplumu güçlendirmesi gerektiğini dile getirerek, teknolojiye insani bir yön kazandırma çağrısı yapıyor.

Sanders’ın çağrısı, yalnızca ABD özelinde değil, tüm dünyada işçi hakları, gelir adaleti ve teknolojinin toplumsal etkileri üzerine yeni bir tartışma başlatabilir. Bu tartışmanın merkezinde, teknolojiyi insanı merkeze alarak mı, yoksa sadece verimlilik ve kâr hedefiyle mi kullanacağımız sorusu yer alıyor. Yapay zeka çağında daha kısa çalışma haftaları, yalnızca bir vizyon değil, aynı zamanda bir mücadele çağrısı olarak da okunabilir.

Kaynak: Haber Merkezi