Ortadoğu’daki İsrail-İran Gerginliği Arap Ekonomilerini Derinden Sarstı

Haziran ayının ortasında başlayan ve iki haftaya yayılan İsrail-İran çatışması, yalnızca askeri sahada değil, ekonomik cephede de büyük dalgalanmalara yol açtı. ABD’nin desteğiyle 13 Haziran'da İran topraklarına yönelik geniş çaplı bir saldırı başlatan İsrail, askeri üslerin yanı sıra nükleer ve sivil altyapıları da hedef aldı. İran ise buna balistik füzeler ve insansız hava araçlarıyla yanıt verdi. Bu karşılıklı saldırılar yalnızca iki ülke arasında kalmayarak, Körfez ve çevresindeki Arap ülkelerinin ekonomik istikrarını tehdit etti. Özellikle enerji tedariki, yatırım güvenliği, turizm gelirleri ve mali piyasalar bu krizden doğrudan etkilendi. 24 Haziran’da ABD Başkanı Donald Trump’ın devreye girmesiyle ateşkes ilan edilse de bölgedeki ekonomik etkiler derinleşerek sürdü.

Petrol fiyatlarında görülen kısa süreli artış, Körfez ülkeleri için yüzeyde olumlu bir tablo sunsa da bu kazançların geçici olduğu kısa sürede ortaya çıktı. Bölge ekonomileri büyük ölçüde petrol ihracatına bağlı olduğundan, savaş ortamının yarattığı güvenlik riski Brent petrol varil fiyatlarının istikrarsız seyretmesine neden oldu. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Hürmüz Boğazı’na olan bağımlılıklarını azaltmak için alternatif hatlar oluştursa da bu girişimlerin krizin etkisini sınırlamakta yetersiz kaldığı görüldü. Tüm bu gelişmeler, enerji bağımlılığı ve jeopolitik risklerin Körfez ekonomileri üzerinde ne denli kırılgan bir zemin oluşturduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Polonya, Almanya ve Litvanya Sınırlarında Geçici Kontrolleri Yeniden Başlattı
Polonya, Almanya ve Litvanya Sınırlarında Geçici Kontrolleri Yeniden Başlattı
İçeriği Görüntüle

Finansal Piyasalar ve Tedarik Zinciri Tehlike Altında

Körfez bölgesindeki mali piyasalar, İsrail ile İran arasında yaşanan çatışmalardan doğrudan etkilendi. Savaşın ilk günlerinden itibaren, başta Suudi Arabistan, BAE ve Katar olmak üzere Körfez borsalarında yoğun satış dalgaları yaşandı. İsrail’in İran’daki hedefleri bombalaması ve Tahran’ın karşılık vermesi, yatırımcıların güvenini zedeledi. Ortadoğu’nun kalbinde yer alan bu ülkelerin finansal sistemleri, küresel sermaye açısından hassas bir noktada duruyor. Özellikle Hürmüz Boğazı'nın kapanma ihtimali, bölgede hem enerji akışını hem de ticaret yollarını tehdit etti. İran’ın bu stratejik geçidi kapatma yönündeki söylemleri, dünya çapında petrol ve sıvılaştırılmış doğalgaz taşımacılığına dair endişeleri artırdı.

Finansal stratejistlere göre, Hürmüz Boğazı sadece bölgenin değil, dünya enerji güvenliğinin de can damarı. Deniz yoluyla taşınan petrolün yaklaşık yüzde 40’ı ve sıvılaştırılmış doğalgazın yüzde 20’si bu dar geçitten geçiyor. İran, Kuveyt, Irak ve Katar gibi ülkeler petrol ihracatlarını neredeyse tamamen bu boğaza bağımlı şekilde gerçekleştiriyor. Bu nedenle savaş tehdidiyle birlikte bu ülkeler, ihracat güvenliğini kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldı. Saldırıların en yoğun yaşandığı dönemde, Körfez ülkeleri alternatif enerji yollarına yönelme konusunda daha acil adımlar atmak zorunda kaldı. Ancak kısa vadede bu yönelimin ekonomik sonuçları sınırlı kaldı ve finansal piyasalarda volatilite hakimiyetini sürdürdü.

Enerji Krizi ve Turizm Darbesi: Ürdün ve Mısır’da Ekonomik Sarsıntı

İsrail’in İran’a yönelik saldırılarının etkileri, Körfez’in ötesine geçerek Ürdün ve Mısır gibi Arap ülkelerinde de hissedildi. Ürdün’ün ekonomisi savaşın gölgesinde ciddi baskılarla karşılaştı. İsrail’den gelen doğalgaz akışının kesilmesi, elektrik üretiminde daha pahalı ve çevreye zararlı kaynaklara yönelme zorunluluğu doğurdu. Bu gelişme, enerji maliyetlerinin artmasına ve ülkenin enerji güvenliğini yeniden yapılandırma ihtiyacına yol açtı. Ürdün hükümeti, stratejik yakıt stoklarını artırma ve temel gıda ürünlerinde yerli üretimi teşvik etme yönünde politikalarını hızlandırmak zorunda kaldı.

Turizm sektöründeki kayıplar ise daha çarpıcı oldu. Savaşın gölgesinde kalan Ürdün’de yaz sezonu neredeyse başlamadan sona erdi. Tur operatörleri tarafından yapılan rezervasyonların yüzde 95’inin iptal edilmesi, ülke ekonomisine ağır bir darbe vurdu. Oysa yılın ilk beş ayında turizm gelirlerinde çift haneli artışlar yaşanmıştı. Ürdün’ün İsrail ile yaptığı uzun vadeli doğalgaz anlaşmasının askıya alınması, enerji alanında orta vadeli planları da sekteye uğrattı.

Mısır cephesinde ise savaşın etkileri hem enerji hem de kamu maliyesi alanında hissedildi. İsrail’den gelen doğalgazın kesilmesi, ülkede tekrar “yük azaltımı” senaryolarını gündeme getirdi. Bu uygulama, daha önce yıllık milyarlarca dolarlık zarara neden olmuştu. Savaş süresince Mısır para birimi sert değer kaybı yaşadı, dolar kuru 51 cüneyhi geçti. Merkez Bankası, döviz çıkışlarını sınırlamak adına transferlere kısıtlama getirirken, ateşkesin ardından kısmi bir toparlanma gözlendi. Mısır Borsası da kısa vadede sert dalgalanmalar yaşasa da yabancı yatırımcıların büyük ölçüde piyasada kalması panik havasını bastırdı. Ancak temel gıda ve enerji ürünlerindeki fiyat artışı halkın alım gücünü düşürerek enflasyon baskısını yeniden tetikledi.

Bu gelişmeler, İsrail ile İran arasında yaşanacak her türlü sıcak çatışmanın sadece taraf ülkeleri değil, tüm bölgeyi sarsabileceğini ve Arap ülkelerinin ekonomi politikalarında kırılgan dengelerin ne denli dış faktörlere bağlı olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Kalıcı bir ateşkes sağlanmadığı sürece, Ortadoğu'da ekonomik istikrarın tam anlamıyla yeniden tesis edilmesi mümkün görünmüyor.

Kaynak: Haber Merkezi