Türkiye’nin savunma sanayiinde son yıllarda attığı adımlar, küresel ölçekte yakından izlenmeye devam ediyor. Bu sürecin en dikkat çekici gelişmelerinden biri ise Baykar tarafından geliştirilen Kızılelma muharip insansız savaş uçağının gerçekleştirdiği son test oldu. Sinop açıklarında yapılan denemede Kızılelma, tamamen yerli imkânlarla geliştirilen sistemlerin entegrasyonuyla jet motorlu bir hedefi görüş ötesi mesafeden başarıyla imha etti. Savunma ve havacılık çevrelerinde “tarihi bir kırılma anı” olarak değerlendirilen bu test, kısa sürede uluslararası basının da manşetlerine taşındı.
Tamamı Yerli Sistemlerle Gerçekleştirilen Tarihi Test
29 Kasım tarihinde gerçekleştirilen testte Baykar’ın beşinci prototipi olan Kızılelma, ASELSAN tarafından geliştirilen MURAD aktif AESA radarını kullanarak jet motorlu hedefi tespit etti. Hedefin belirlenmesinin ardından TÜBİTAK SAGE üretimi Gökdoğan görüş-ötesi hava-hava füzesi ateşlendi ve hedef tam isabetle vuruldu. Bu başarı, yalnızca bir mühimmat testi olarak değil, radar, sensör, komuta-kontrol ve füze entegrasyonunun aynı anda başarıyla çalıştığı “uçtan uca” bir kabiliyet gösterimi olarak kayıtlara geçti. Savunma sanayii uzmanları, bu testin Türkiye’nin bağımsız hava muharebe teknolojileri geliştirme yolunda ulaştığı seviyeyi açıkça ortaya koyduğunu vurguluyor.
İnsansız Savaş Uçakları Açısından Bir Dönüm Noktası
Kızılelma’nın görüş ötesi bir hedefi başarıyla vurması, insansız savaş uçakları tarihinde bir ilk olarak değerlendiriliyor. Daha önce insansız hava araçları ağırlıklı olarak yer hedeflerine yönelik görevlerde kullanılırken, bu testle birlikte hava-hava muharebesinde de aktif rol üstlenebilecekleri net biçimde gösterildi. Özellikle jet motorlu hedefe karşı BVR kabiliyetinin doğrulanması, insansız platformların gelecekte hava sahasının kontrolünde çok daha etkin bir rol oynayabileceğine işaret ediyor. Bu gelişme, klasik hava muharebe doktrinlerinin de yeniden tartışılmasına yol açtı.
Manned-Unmanned Operasyon Konsepti Sahada Doğrulandı
Test sırasında dikkat çeken bir diğer önemli unsur ise Kızılelma’nın insanlı savaş uçaklarıyla birlikte görev yapabilme kabiliyetinin sahada doğrulanması oldu. Test sürecine Türk Hava Kuvvetleri’ne ait beş adet F-16 savaş uçağının da katılması, manned-unmanned yani insanlı ve insansız platformların birlikte hareket edebildiği yeni nesil operasyon konseptinin somut bir örneğini oluşturdu. Uzmanlar, bu kabiliyetin gelecekte hava kuvvetlerinin operasyonel esnekliğini ciddi biçimde artıracağını ve riskli görevlerde insanlı uçakların yükünü azaltacağını belirtiyor.
Küresel Savunma Medyasında Geniş Yankı
Kızılelma’nın başarısı yalnızca Türkiye’de değil, uluslararası savunma basınında da geniş yer buldu. ABD merkezli savunma yayın organı Defense News, testin Baykar ve Milli Savunma Bakanlığı tarafından ortak şekilde duyurulduğunu aktararak, görüş ötesi bir füze ile jet hedef vurulmasının “insansız savaş uçakları arasında dünyada bir ilk” olduğuna dikkat çekti. Haberde, bu gelişmenin Türkiye’nin ileri teknoloji savunma sistemleri üretme kapasitesini gözler önüne serdiği vurgulandı. Savunma analistleri ise bu adımı, Türkiye’nin kendi savunma ekosistemini bağımsız şekilde inşa etme hedefinde kritik bir kilometre taşı olarak değerlendirdi.
ABD Basınından “Tarihi An” Yorumu
ABD’de yayımlanan ve dış politika ile savunma analizleriyle bilinen National Interest dergisi de gelişmeye geniş yer ayırdı. Yayın organı, Kızılelma’nın gerçekleştirdiği testi “havacılık tarihinde tarihi bir an” olarak nitelendirdi. Analizde, bugüne kadar dünya genelinde hiçbir insansız savaş uçağının görüş ötesi bir hava-hava füze testiyle jet hedef imha etmediğine dikkat çekilerek, Türkiye’nin bu başarıyı elde eden ilk ülke olduğu ifade edildi. National Interest, bu kabiliyetin Türkiye’yi yalnızca bölgesel değil, küresel ölçekte de dikkate alınması gereken bir askeri teknoloji aktörü haline getirdiğini yazdı.
Yeni Nesil Hava Muharebesi Tartışmaları Başladı
Kızılelma’nın başarısı, yeni nesil hava muharebesinin nasıl şekilleneceğine dair tartışmaları da beraberinde getirdi. İnsansız savaş uçaklarının yüksek manevra kabiliyeti, düşük operasyonel risk ve gelişmiş sensör-füze entegrasyonu sayesinde gelecekte hava üstünlüğü mücadelesinde belirleyici bir rol üstlenebileceği değerlendiriliyor. Uzmanlara göre bu test, sadece teknik bir başarı değil, aynı zamanda askeri doktrinlerde köklü değişimlerin habercisi olarak görülüyor. Türkiye’nin bu alanda attığı adım ise küresel savunma dengelerinde yeni bir sayfanın açıldığını gösteriyor.