Sonbaharda Artan Mantar Tehlikesi
Sonbaharın gelmesiyle birlikte ormanlık alanlar, yağışların etkisiyle farklı mantar türleriyle dolup taşıyor. Doğal beslenmeyi tercih eden pek çok kişi, doğadan topladığı mantarları sofralarına taşımayı sürdürüyor. Ancak uzmanlar, bu dönemde ciddi zehirlenme vakalarının artış gösterdiğini vurguluyor. Çünkü doğada yetişen yabani mantarların bir kısmı, insan sağlığı için son derece tehlikeli toksinler barındırıyor. Görünüş olarak yenilebilir türlerle neredeyse birebir benzerlik gösteren bu mantarlar, yanlışlıkla tüketildiğinde ölümcül sonuçlara yol açabiliyor.
Mantar Zehirlenmeleri Türkiye’de Ciddi Bir Halk Sağlığı Sorunu
Her yıl Türkiye’nin farklı bölgelerinde onlarca kişi mantar zehirlenmesi nedeniyle hastanelere başvuruyor. Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan vatandaşların “doğal ve katkısız” olduğu düşüncesiyle doğadan topladıkları mantarları tüketmeleri büyük risk oluşturuyor. Bazı durumlarda bu mantarlar yalnızca mide bulantısı, kusma ve ishal gibi hafif belirtilerle atlatılsa da, kimi vakalarda karaciğer veya böbrek yetmezliği gibi kalıcı hasarlar meydana geliyor. Sağlık otoriteleri, özellikle eylül ve ekim aylarında yağışların ardından doğada hızla çoğalan mantarların bilinçsiz şekilde toplanıp pazarlarda satılmasının, tehlikenin yalnızca toplayan kişilerle sınırlı kalmadığını belirtiyor. Bu durum, toplum sağlığını tehdit eden bir halk sağlığı problemi haline geliyor.
Uzmanlardan Uyarı: “Renkine ve Kokuna Aldanmayın”
Besin güvenliği uzmanları, zehirli ve yenilebilir mantarların görsel açıdan birbirine çok benzediğini, bu nedenle renginin, kokusunun veya biçiminin ayırt edici bir kriter olarak görülmemesi gerektiğini ifade ediyor. Uzmanlar, doğada yetişen mantarların yalnızca uzman mikologlar tarafından tanınabileceğini, bu yüzden vatandaşların pazarlarda ya da ormanlardan topladığı mantarları tüketmekten kaçınması gerektiğini vurguluyor. Zehirlenme belirtilerinin genellikle mantar tüketiminden birkaç saat sonra başladığını, ancak bazı türlerde etkilerin bir hafta sonra bile ortaya çıkabileceğini belirtiyorlar. Bu durum, özellikle “Cortinarius” türü mantarlarda görülen “orellin” maddesinin böbrek dokusuna verdiği zararla ilişkilendiriliyor.
Farklı Mantar Türleri Farklı Riskler Taşıyor
Uzmanlar, mantar zehirlenmelerinin tek tip olmadığını, her mantar türünün farklı toksin içerdiğini hatırlatıyor. Örneğin “Omphalotus”, “Clitocybe” ve “Inocybe” türleri sindirim sistemini hedef alarak bulantı, kusma ve ishal gibi semptomlara neden oluyor. Bu belirtiler genellikle kısa sürede görülüyor ve hafif seyirli olabiliyor. Ancak sıvı kaybı geliştiğinde hastanede destek tedavisi gerekebiliyor. Diğer yandan “Amanita muscaria” gibi türler sinir sistemini etkileyerek halüsinasyon, kas seğirmesi, bilinç bulanıklığı ve nöbetlere yol açabiliyor. Bu tür zehirlenmelerde zamanında tıbbi müdahale yapılmazsa hayati risk ortaya çıkıyor.
Uzmanlardan Güvenli Tüketim Önerileri
Sağlık uzmanları, doğadan toplanan mantarların yerine güvenilir marketlerden veya üretim süreci denetlenmiş markalardan alınan kültür mantarlarının tercih edilmesi gerektiğini söylüyor. Ayrıca doğada toplanan bir mantarın kesinlikle tadına bakılmaması, pişirilse bile toksinlerinin yok olmayacağı konusunda uyarıda bulunuyorlar. Zehirlenme şüphesi durumunda vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurulması, belirtiler başlamadan bile hastaneye gidilmesinin hayat kurtarıcı olabileceği ifade ediliyor.
Sonbaharda Artan Vakalar İçin Acil Önlem Çağrısı
Yetkililer, özellikle yağışlı mevsimlerde artan mantar zehirlenmeleri nedeniyle vatandaşların bilinçlendirilmesi gerektiğini, köy ve kasaba pazarlarında satılan yabani mantarların denetiminin sıklaştırılmasının önem taşıdığını belirtiyor. Sağlık Bakanlığı da her yıl olduğu gibi bu dönemde kamuoyuna yönelik bilgilendirme kampanyaları yürütüyor. Uzmanlar, “Bir mantarın zehirli olup olmadığını anlamanın garantili bir yolu yok. En güvenlisi doğadan toplanan mantarları hiç tüketmemektir” diyerek vatandaşlara uyarılarını yineliyor.