Kocaeli
Kapalı
-0°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,8044 %0.17
50,1756 %-0.07
5.972,23 % 0,28
Ara
Kocaeli Haber Sağlık Gerçek Yaşınız Kimliğinizde Yazmıyor: Organların Biyolojik Yaşı Sağlığın Şifresini Veriyor

Gerçek Yaşınız Kimliğinizde Yazmıyor: Organların Biyolojik Yaşı Sağlığın Şifresini Veriyor

Sağlık denildiğinde çoğu kişi yaşını takvim üzerinden değerlendiriyor.

KAYNAK: Zeki Ersin Yıldırım
Okunma Süresi: 4 dk

Sağlık denildiğinde çoğu kişi yaşını takvim üzerinden değerlendiriyor. Oysa uzmanlara göre vücudun gerçek durumu, doğum tarihinden çok organların biyolojik yaşıyla doğrudan bağlantılı. Genetik yapı, yaşam tarzı, çevresel etkenler ve stres gibi faktörler, organların farklı hızlarda yaşlanmasına neden olabiliyor. Bu durum, bazı organların takvim yaşından çok daha “yaşlı” hale gelmesine yol açarken, ciddi sağlık risklerini de beraberinde getirebiliyor. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Halil Ertürk, organ yaşlanmasının ne anlama geldiğini ve erken teşhisin neden hayati olduğunu anlattı.

Vücudun Tek Bir Yaşı Yok, Her Organın Kendi Saati Var

Dr. Halil Ertürk’e göre insan bedeni tek bir yaşa sahip değil. Kronolojik yaş, yalnızca doğumdan itibaren geçen süreyi ifade ediyor. Buna karşın biyolojik yaş, hücrelerin ve dokuların gerçek sağlık durumunu yansıtan bir iç gösterge niteliği taşıyor. Ertürk, biyolojik yaşın modern analiz yöntemleriyle ölçülebildiğini belirterek, bu sayede vücudun hangi hızla yaşlandığının net şekilde ortaya konulabildiğini ifade ediyor. Yapılan değerlendirmeler, bir kişinin takvimde kaç yaşında olduğundan çok, organlarının ne durumda olduğunu anlamayı mümkün kılıyor.

Yeni Nesil Testlerle Organların Yaşı Ayrı Ayrı Hesaplanabiliyor

Eskiden kullanılan epigenetik saatlerin vücudu tek bir biyolojik yaş değeriyle özetlediğini söyleyen Dr. Ertürk, günümüzde bu yaklaşımın büyük ölçüde değiştiğine dikkat çekiyor. Gelişen teknolojiler sayesinde artık kalp, böbrek, karaciğer, beyin ve bağışıklık sistemi gibi organların biyolojik yaşı ayrı ayrı ölçülebiliyor. Bu da çarpıcı sonuçları beraberinde getiriyor. Kronolojik olarak 50 yaşında olan bir kişinin kalbinin 40, böbreklerinin 60, bağışıklık sisteminin ise 70 yaşında çıkmasının mümkün olduğunu belirten Ertürk, bu farkların gelecekte ortaya çıkabilecek hastalıklar için erken uyarı niteliği taşıdığını vurguluyor.

Yaşam Tarzı Organların Yaşlanma Hızını Belirliyor

Organların ne kadar hızlı yaşlandığını belirleyen en önemli unsurlardan biri, yaşam boyunca maruz kalınan risk faktörleri. Dr. Halil Ertürk, sigara ve hava kirliliğinin özellikle akciğerleri zorladığını ve erken yaşlanmaya yol açtığını söylüyor. Yüksek tansiyonun kalp ve böbrek üzerinde sürekli bir baskı oluşturduğunu, yüksek şeker düzeyleri ve insülin direncinin ise karaciğer ve damar sistemini yıprattığını ifade ediyor. Bunun yanı sıra kronik stresin yalnızca ruhsal değil, biyolojik açıdan da yıkıcı etkileri olduğuna dikkat çekiliyor. Uzun süreli stresin beyin ve kardiyometabolik sistemi hızla eskittiği belirtiliyor.

Kalp Krizi ve Ciddi Hastalıklar Yıllar Öncesinden Öngörülebilir

Organ yaşlanmasının en kritik yönlerinden biri, gelecekteki sağlık risklerini erkenden haber verebilmesi. Dr. Ertürk, kalbin biyolojik yaşının kronolojik yaştan belirgin şekilde büyük olduğu bireylerde kalp krizi riskinin onlarca yıl önceden öngörülebileceğini söylüyor. Benzer şekilde böbreklerin hızlı yaşlanmasının, ilerleyen yıllarda böbrek yetmezliği, metabolik bozukluklar ve kalp-damar hastalıkları için ciddi bir uyarı sinyali olduğuna dikkat çekiyor. Bu nedenle organ yaşlanması analizleri, yalnızca mevcut durumu değil, gelecekte karşılaşılabilecek sorunları da gözler önüne seriyor.

Testler Tek Başına Yeterli Değil, Uzman Yorumu Şart

Biyolojik ve organ yaşını ölçen testlerin giderek yaygınlaştığını belirten Dr. Halil Ertürk, bu verilerin mutlaka uzman hekimler tarafından değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor. Organ yaşlanması sonuçlarının klinik bulgular, yaşam tarzı alışkanlıkları, genetik riskler ve görüntüleme yöntemleriyle birlikte ele alınmasının büyük önem taşıdığını ifade ediyor. Tek başına bir test sonucuna bakarak kesin yargılara varmanın yanıltıcı olabileceğini belirten Ertürk, doğru yorumlandığında bu analizlerin kişiye özel koruyucu sağlık planları oluşturulmasına imkan tanıdığını söylüyor.

Erken Farkındalık, Sağlıklı Geleceğin Anahtarı

Uzmanlara göre organ yaşlanmasının erken tespit edilmesi, geri dönüşü mümkün olmayan hastalıkların önüne geçme şansı sunuyor. Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, stres yönetimi ve zararlı alışkanlıklardan uzak durma gibi adımlar, biyolojik yaşlanmayı yavaşlatabiliyor. Dr. Halil Ertürk, kişilerin yalnızca kaç yaşında olduklarına değil, vücutlarının nasıl yaşlandığına da odaklanmaları gerektiğini belirtiyor.

Günümüzde sağlık anlayışı, hastalık ortaya çıktıktan sonra tedavi etmekten çok, riskleri önceden görmek ve önlem almak üzerine kurulu. Organların biyolojik yaşı, bu yeni yaklaşımın en güçlü göstergelerinden biri olarak öne çıkıyor. Sağlığın, takvimden çok vücudun iç saatinde gizli olduğu gerçeği, modern tıbbın sunduğu verilerle her geçen gün daha net ortaya konuyor.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *