Dünyada iklim değişikliğinin etkileri giderek daha görünür hâle gelirken, deniz seviyesindeki hızlı yükseliş özellikle kıyı kentleri için ciddi bir uyarı niteliği taşıyor. Uluslararası araştırma kuruluşları tarafından hazırlanan son raporlar, 2030 yılına kadar dünyanın farklı bölgelerinde yer alan bazı büyük şehirlerin kısmen ya da tamamen su altında kalma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Hem jeopolitik konumları hem de ekonomik aktiviteleriyle kritik rol üstlenen bu kentler için zaman daralıyor.
Küresel Isınma Deniz Seviyesini Tehlikeli Şekilde Yükseltiyor
Bilimsel çalışmalara göre son yarım yüzyılda deniz seviyesi 20 santimetreden fazla arttı. Bu yükselişin arkasındaki en büyük neden, kutup buzullarının hızla erimesi ve okyanus sularının ısınarak hacim kazanması. Araştırmacılar, mevcut ısınma eğiliminin devam etmesi hâlinde 2030 yılına kadar bu artışın daha da hızlanacağını öngörüyor.
Denizlerde yaşanan birkaç santimetrelik yükselme bile yüzlerce kilometrelik kıyı şeridini tehdit edebiliyor. Bu durum, yalnızca kara kaybı anlamına gelmiyor; aynı zamanda tarım alanlarının tuzlanması, içme suyu kaynaklarının zarar görmesi, enerji ve ulaşım altyapısının risk altına girmesi gibi geniş çaplı etkiler doğuruyor.
Bilimsel Analizlerde Öne Çıkan 9 Şehir
Hazırlanan küresel risk haritalarında, 2030 yılına kadar su baskını tehlikesi en yüksek olan şehirler arasında Asya, Avrupa, Afrika ve Amerika’dan metropoller yer alıyor. Bu şehirlerin ortak özelliği, büyük nüfus yoğunluğuna sahip olmaları ve deniz seviyesine oldukça yakın yerleşim alanlarına sahip bulunmaları.
Riski en yüksek şehirler arasında Bangkok, Jakarta, Miami, Rotterdam, İskenderiye, Manila, Osaka, New Orleans ve Lagos dikkat çekiyor. Bu kentlerde, yer yer çöken zeminler, yetersiz altyapı ve iklim kaynaklı aşırı hava olayları tehlikeyi daha da artırıyor.
Asya'nın Dev Şehirleri Alarm Veriyor
Asya kıtası, milyonlarca insanın yaşadığı kıyı yerleşimleri nedeniyle en yüksek risk grubunda bulunuyor. Bangkok’un her yıl milimetrelerce çöken zemini, şehri giderek daha kırılgan hâle getiriyor. Jakarta’da ise bazı bölgeler halihazırda deniz suyuyla iç içe yaşamaya başlamış durumda. Bu nedenle Endonezya hükümeti başkenti taşımayı dahi gündeme aldı.
Japonya’nın Osaka şehri de riskli bölgeler arasında bulunuyor. Endüstriyel tesislerin kıyıya yakınlığı ve bölgenin doğal afetlere yatkın yapısı, şehrin karşı karşıya olduğu tehlikeyi büyütüyor.
Gelişmiş Ülkeler de Tehlikeden Kaçamıyor
Avrupa’nın liman şehri Rotterdam, uzun yıllardır su yönetiminde dünyanın en gelişmiş sistemlerinden birine sahip olsa da, deniz seviyesindeki yükselişin hızlanması uzmanları tedirgin ediyor. Gelecekte meydana gelebilecek aşırı fırtınaların mevcut setleri zorlayabileceği ifade ediliyor.
ABD’nin Miami ve New Orleans kentleri ise yıllardır süren kıyı erozyonu ve yükselen deniz seviyesi nedeniyle kırılgan bir yapıya sahip. Miami’nin yeraltı suyu ile okyanus arasında doğal bir bağlantı bulunması, şehri savunması en zor kentlerden biri hâline getiriyor.
Afrika'nın Nüfus Yoğun Kıyıları Büyük Risk Altında
Afrika’da özellikle Lagos, hızlı nüfus artışıyla birlikte plansız şehirleşmenin en çarpıcı örneklerinden biri olarak öne çıkıyor. Kıyı kesimindeki aşırı yapılaşma ve erozyon, Lagos’u 2030 için en riskli şehirlerden biri yapıyor. Mısır’ın İskenderiye şehri ise Akdeniz’den gelen yükselme basıncı nedeniyle kritik bir noktada bulunuyor.