Dünya genelinde büyük bir dikkat ve endişe ile takip edilen Gazze'deki son savaş, uluslararası ilişkiler ve bölgesel dinamikler açısından büyük öneme sahip bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Bu savaşın yankıları, Orta Doğu'da tarih boyunca var olan ezeli düşmanlar olan İsrail ve Filistin arasındaki çatışmanın derinliğini ve karmaşıklığını bir kez daha gözler önüne serdi. Ancak, dikkat çeken bir diğer nokta ise Rusya'nın İsrail'e yönelik göreceli suskunluğu oldu, ki bu, birçok gözlemci ve analist için büyük bir sürprizdi.
İsrail-Filistin çatışması tarihsel olarak birçok ülke ve aktörün dikkatini çekmiş ve uluslararası toplumun birçok kesiminde derin bir ilgi uyandırmıştır. Ancak bu son savaşın, özellikle Rusya'nın İsrail'e yönelik duruşu açısından farklı bir boyut kazandığı gözlemlendi. Rusya, geçmişte İsrail ile karmaşık ilişkilere sahip olmuş ve bu ilişkiler zaman zaman gerginliklere yol açmıştır. Ancak son gelişmeler, Rusya'nın İsrail-Filistin çatışmasında daha dengeli ve gerçekçi bir tutum benimsemeye çalıştığını gösteriyor gibi görünüyor.
İsrailli Müzakereci Hamas ile Görüşüyor
Gazze'deki Hamas'ın kontrolü altında bulunan bölgede yaşanan gelişmeler, tüm dünya tarafından yakından takip edilmekte ve büyük bir öneme sahiptir. Özellikle Hamas'ın İsrail askeri Gilad Şalit'i beş yıl boyunca rehin tutmasının ardından serbest bırakılmasına aracılık eden İsrailli müzakereci Gershon Baskin, şimdi yine devrede. Hamas'ın, 7 Ekim Cumartesi günü bazı İsraillileri esir almasının ardından, aileleri ve arkadaşları Gershon Baskin ile iletişime geçti.
Gershon Baskin, Hamas ile yeniden temas kurduğunu ve örgütü, esir alınan kadınları ve çocukları serbest bırakmaya ikna etmek için çaba gösterdiğini belirtti. Eski müzakereci Baskin, Hamas'ın, askeri operasyonun başarısının ardından İsrail ile aynı şaşkınlığı yaşadığını düşünüyor. Bu, Gazze'deki son gelişmelerin her iki taraf için de şaşırtıcı bir dönüm noktası olduğunu vurguluyor.
Hamas ile yaptığı görüşmeler sırasında Gershon Baskin, özellikle kadın rehinelerin cinsel saldırıya uğramayacağına ve sivillere işkence edilmeyeceğine dair güvencelere inandığını ifade etti. Bu, rehinelerin güvenliği ve insan haklarının korunması açısından kritik bir konu olarak öne çıkıyor.
